içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İŞ KAZASI

Sevgili Okurlarım…

 

Geride bıraktığımız haftalarda meydana gelen mühimmat deposu patlaması ve otel yangını ile maalesef başta Balıkesir ve Bolu halkı olmak üzere tüm Türkiye derinden sarsıldık.

 

Öncelikle bu acı olaylar neticesinde hayatını kaybeden tüm hemşehrilerimizin yakınlarına baş sağlığı, yaralılara acil şifalar dileklerimizi iletmek isteriz..

 

Ülkemiz ne yazık ki deprem ülkesi olduğu kadar iş kazası ülkesi olarak da ünlenme yolunda ilerliyor. İstatistiklere göre Türkiye’de meydana gelen iş kazaları her geçen gün artış gösteriyor. Zira yakın tarihe baktığımızda 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma maden kazası örneği aradan geçen zamana karşı hala derin acı uyandırmaya devam ediyor.

 

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca sigortalı işçinin işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen her türlü kaza iş kazası sayılıyor. Dolayısıyla meydana gelen acı olayların o esnada işyerinde bulunan ve kaza sonucu yaralanan veya yaşamını yitiren sigortalı işçiler açısından iş kazası boyutuyla da değerlendirilmesi gerekiyor.

 

Elbette her iş kazası bu kadar büyük çapta olmayıp medyaya yansımıyor. Bu kadar tahribat yaratıcı boyutta olmamakla birlikte her gün bir sürü işçinin iş kazası geçirdiği de bir gerçek.

 

Meydana gelen kazaların sebebi henüz kesin olmayıp yapılacak incelemeler ve alınacak bilirkişi raporları ışığında net olarak açığa çıkacaktır. Bu sebeple meydana gelen elim olaylardan bağımsız olarak bu hafta iş kazaları konusunda genel bir hukuki değerlendirme yapmak isterim.

 

Bu kadar fazla iş kazası meydana gelmesine rağmenişverenlerin önlem alma noktasında hala eksik kaldığını görüyoruz.

 

Genel olarak bize intikal eden davalardan ve müvekkillerimizin başına gelen olaylardan da gözlemlediğimiz kadarıyla, iş kazaları genellikle bir anda olmayıp, günlerce ya da haftalarca işçilerin bir makinadaki bozukluk, bir çalışma yerindeki sorun veya işyerindeki bir aksaklık konusunda işvereni uyarmalarının ve bu konuda işveren tarafından hiçbir önlem alınmamasının arkasından vuku buluyor.

 

Bu noktada insan “Peki bu tedbirsizlik neden?” diye düşünmeden edemiyor. Alınabilecek basit bir tedbir ile bu durum önlenebilecekken, çocukları annesiz babasız, anne babaları evlatsız, eşleri karısız, kocasız bırakmanın vicdan azabı yükünden bahsetmeye bile lüzum duymuyorum. Ancak bunun yanında meydana gelen iş kazasının işverene maddi külfeti de ileri seviyede. Bir iş kazası meydana geldiğinde ve iş kazasının işverenin ihmalinden kaynaklandığı yargılama neticesinde kesin olarak tespit edildiğinde, öncelikle olayda sorumluluğu bulunan işverenin, sorumlu müdürün, şantiye şefinin, denetmenin, iş sağlığı ve güvenliği müdürünün vs. cezai sorumluluğu doğuyor. Yargılama sonrasında ihmali veya kastı bulunduğu tespit edilenler elbette cezai bir yaptırıma maruz kalıyor veya yargılama sürerken hayatının bir bölümünü tutuklu olarak cezaevinde geçiriyor. Bu da kişiye hayatından boşa geçen zaman, işlerinden ve sevdiklerinden uzak kalma, psikolojik bozukluk, sonrasında hayata ve işe adaptasyon zorluğu olarak büyük bir hasar şeklinde geri dönüyor.

 

Bunun yanında, vefat edenlerin yakınlarının veya yaralananların ilk şoku atlattıktan ve durumu bir nebze kabullendikten sonra işveren aleyhine girişecekleri bu kez tazminat davası süreçleri gündeme geliyor. Her ne kadar yitirilenlerin yerine hiçbir şey konulamayacak ve alınan hiçbir tazminat bu acıyı hafifletemeyecek de olsa, kanun vefat edenlerin yakınlarına ve yaralananlara hayatlarını devam ettirebilmek adına bazı maddi haklar tanıyor.

 

Olayın iş kazası olduğunun tespit edilmesinden ve sorumluların belirlenmesinden sonra, vefat edenlerin yakınları işverene tazminat davası açarak vefat edenin desteğinden yoksun kalmalarının maddi tazminat olarak karşılığını talep edebilirler. Yine yaralananlar da tedavi masraflarının, bakıcı giderlerinin ve iş gücü kayıplarının işverenden maddi tazminat olarak tahsilini isteyebilirler. Bunun yanında Mahkeme talep halinde vefat edenlerin yakınlarına, yaralananlara ve yakınlarına acılarını bir nebze dindirmeye yönelik bir manevi tazminat da takdir edecektir.

 

Bahsettiğimiz bu tazminatların toplamı azımsanacak rakamlar olmayıp hele ki zarar gören işçi sayısı birden fazla ise her bir işçi için bu tazminatların karşılanması işverenin ekonomik olarak mahvına da sebep olabilmektedir.

 

Sonuç olarak baktığımızda, hem maddi hem manevi olarak bir çöküşü beraberinde getiren iş kazaları için gerekli önlemleri zamanında almak tüm bu sonuçlara katlanmanın önüne geçebilir.

 

Kanaatimce, zamanında tedbir alınmamasının sebebi “bir şey olmaz”, “benim başıma gelmez” inancında yatıyor. Hiçbir işveren kasıtlı olarak buna sebebiyet vermek istemez elbette ama “benim başıma gelmez” inancının yarattığı ihmal iş kazasını beraberinde getiriyor.

 

Bu noktada iş kazalarını önlemek adına belki de atılabilecek en önemli adım işverenleri bilinçlendirmek. İşverenlere iş kazasının sonuçlarının maddi, manevi ve cezai boyutuyla detaylı şekilde anlatılması işverenleri önlem almaya zorlayacaktır.

 

Bunun yanında denetimlerin sıkılaştırılması da önem arz etmektedir. Özellikle maden, patlayıcı firması gibi tehlike boyutu yüksek işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin daha sıkı yapılması, bu denetimlerin prosedür olarak değil gerçekten etkili olarak yerine getirilmesi ve güvenlik ihlallerinin daha ağır yaptırımlara tabi tutulması iş kazasının bir nebze daha önüne geçecektir.

 

Bunun yanında elbette her iş kazası işverenlerin ihmalinden kaynaklanmamakta olup işçilerin ihmalinden veya kural ihlalinden kaynaklanan iş kazalarının sayısı da azımsanmayacak ölçüdedir. Bu sebeple işçilerin de muhakkak gereken eğitimlerden geçmesi, işyerinde uymaları gereken kurallar ve kullanmaları gereken koruyucu ekipmanlar konusunda belli aralıklarla zorunlu eğitimlere tabi tutulması ve bu kurallara uyulup uyulmadığının denetlenmesi gerekmektedir. İşverenin işçilerine gerekli eğitimi aldırmasına, koruyucu ekipmanı temin etmesine ve gereken uyarılarda bulunmasına rağmen işçinin işyerinin bulunmaması gereken bir bölümünde bulunması, tehlike arz eden makinaları dalgın ya da uykusuzken kullanması, işveren tarafından sağlanan koruyucu ekipmanı kullanmaması vb. senaryolar da iş kazasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu sebeple, işverenin üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirmesinin yanında, işçilerin kurallara uyup uymadığının denetimini sağlaması da önem arz etmektedir.

 

İşverenlerin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmiş olması halinde de bunun ispat edilebilirliği önemlidir. Tüm önlemler alındığı halde kaçınılmaz ve öngörülemez olarak bir iş kazası meydana geldiğinde işverenin işçilere tüm eğitimleri aldırdığını, tüm denetimleri gerçekleştirdiğini, koruyucu ekipman sağladığını, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini yerine getirdiğini belgelendirmesi gerekmektedir.

 

Meydana gelen her elim kazanın biraz daha uyarıcı olması ve hem işçileri hem işverenleri tedbir almaya zorlamasını umarak tüm hemşehrilerimize tekrardan başsağlığı ve kazada hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerine sabırlar diliyorum..

 

Haftaya görüşmek üzere..

 

 

Bu yazı 576 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum